otarafa: 14 nisan ctsi gozel geceler mashup jungle vs butarafa: masstival 2007 istanbul
küçük prens ve tilki

cevap ver  kazımkanat   11/04/07

İşte o zaman bir tilki cıkıverdi ortaya .
    "Günaydın," dedi küçük prense.
    "Günaydın," dedi küçük prens nazikçe, ama kimseyi görememişti.
    "Burdayım," dedi tilki. "Elma ağacının altında."
    "Kimsiniz" dedi küçük prens. Sonra da, "Çok güzel görünüyorsunuz," 
diye ekledi.
    "Tilkiyim ben," dedi tilki.
    "Benimle oynar mısın?" dedi küçük prens. "Çok mutsuzum."
    "Hayır," dedi tilki. "Oynayamam; evcil değilim ben."
    "Öyle mi? Bağışla beni," dedi küçük prens. Ama bir süre düşündükten 
sonra,     "Evcil ne demek?" diye sordu.
    "Sen buralı değilsin," dedi tilki. "Ne arıyorsun buralarda?"
    "İnsanları arıyorum," dedi küçük prens. "Evcil ne demek?"
"İnsanları mı arıyorsun? Silahları var ve avlıyorlar. Çok can sıkıcı. Ayrıca 
tavuk yetiştiriyorlar. Tek konuları bunlar. Tavuk mu arıyorsun?"
    "Hayır," dedi küçük prens. "Arkadaş arıyorum. Evcil ne demek?"
    "Genellikle ihmal edilen bir iş," dedi tilki. "Bağlar kurmak anlamına 
geliyor."
    "Bağlar kurmak mı?"
    Tilki, "Yani," dedi, "örneğin sen benim için hâlâ yüz bin öteki çocuk gibi 
herhangi bir çocuksun. Benim için gerekli de değilsin. Senin için de aynı şey. 
Ben de senin için yüz bin öteki tilkiden hiç farkı olmayan herhangi bir 
tilkiyim. Ama beni evcilleştirirsen, birbirimiz için gerekli oluruz o zaman. 
Benim için sen dünyadaki herkesten farklı birisi olursun. Ben de senin için 
eşsiz benzersiz olurum..."
    Küçük prens, "Anlıyorum galiba," dedi. "Bir çiçek var... Galiba o beni 
evcilleştirdi..."
    "Olabilir," dedi tilki, "dünyada böyle şeyler hep olur."
    "Ama hayır, o Dünya'da değil," dedi küçük prens. Tilki şaşırmıştı. Merakla,
    "Başka bir gezegende mi?" diye sordu. "Evet."
    "Orada avcılar var mı?" "Yok."
    "Aman ne hoş! Peki tavuklar?" "Hayır, tavuklar da yok."
    "Hiçbir şey mükemmel olamıyor," diyerek içini çekti tilki.
    Birden aklına bir fikir geldi.
    "Benim yaşamım çok tekdüze," diye anlatmaya başladı. "Ben tavuk 
avlıyorum, insanlar da beni. Bütün tavuklar birbirine benziyor, bütün 
insanlar da... Bu yüzden çok sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen yaşamıma 
güneş doğmuş gibi olacak. Duyduğum bir ayak sesinin ötekilerden farklı 
olduğunu bileceğim. Öteki ayak sesleri beni köşe bucak kaçırırken, 
seninkiler tıpkı bir müzik sesi gibi beni çağıracak, sığınağımdan çıkaracak. 
Hem bak, şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday 
benim hiçbir işime yaramaz Buğday tarlalarının da hiçbir anlamı yoktur 
benim için. Bu da çok üzücü. Ama senin saçların altın sarısı. Beni 
evcilleştirdiğini bir düşün! Buğday da altın sarısı. Buğday bana hep seni 
hatırlatacak. Ve ben buğday tarlalarında esen rüzgârın sesini de 
seveceğim..."
    Tilki uzun bir süre küçük prense baktı. Sonra da, "Lütfen... Evcilleştir 
beni!" dedi.
    "Çok isterim," dedi küçük prens, "ama burada çok kalamayacağım. 
Bulmam gereken yeni dostlar ve anlamam gereken çok şey var."
    "İnsan ancak evcilleştirirse anlar," dedi tilki. "İnsanların artık anlamaya 
zamanları yok. Dükkânlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk 
satılan bir dükkân olmadığı için
dostları yok artık. Eğer dost istiyorsan beni evcilleştir."
    "Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens.
    "Çok sabırlı olmalısın," dedi tilki. "Önce karşıma, şöyle uzağa çimenlerin 
üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey 
söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha 
yakınıma oturacaksın..."
    Ertesi gün küçük prens yine geldi.
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur," dedi tilki. "Örneğin sen öğleden sonra 
dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her 
dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne 
kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen 
yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları 
olmalı..."
    "Alışkanlıklar mı?"
    "Evet. Bunlar çoğunlukla ihmal edilir," dedi tilki.
     "Alışkanlıklar bir günü öteki günlerden, bir saati öteki saatlerden farklı 
kılan şeylerdir. Örneğin benim avcılarımın bir alışkanlığı vardır. Her 
perşembe köyün kızlarıyla dansa giderler. Bu nedenle perşembeleri benim 
için güzel günlerdir. Üzüm bağlarına kadar sokulabilirim o günler. Ama 
avcılar dansa herhangi bir günün herhangi bir saatinde gidiyor olsalardı hiç 
tatilim olmazdı."
    Böylece küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. Ayrılma zamanı geldiğinde 
tilki, "Ağlayacağım," dedi.
    "Benim bunda bir suçum yok," dedi küçük prens. "Seni üzmek 
istememiştim, ama evcilleştirilmeyi sen istedin..."
    "Evet, orası öyle," dedi tilki.
    "Ama ağlayacağını söylüyorsun."
    "Evet, öyle," dedi tilki.
    "O halde evcilleştirilmek senin için pek iyi olmadı!"
    "Çok iyi oldu!" dedi tilki. "Buğdayların rengini düşün."
    Sonra da, "Gidip güllere bak şimdi," diye ekledi. "Kendi gülünün eşi 
benzeri olmadığını göreceksin. Sonra da gel vedalaşalım. Sana armağan 
olarak bir sır vereceğim."
    Küçük prens gidip güllere baktı.
    "Siz benim gülüme benzemiyorsunuz," dedi. "Hatta hiçbir şeysiniz şu 
anda. Çünkü ne bir kimse sizi evcilleştirdi, ne de siz bir kimseyi. İlk 
gördüğüm zamanki tilkim gibisiniz. O zaman yüz bin başka tilkiden herhangi 
biriydi. Ama şimdi dostum oldu ve benim için eşi benzeri yok."
    Güller çok utanmışlardı.
    "Çok güzelsiniz, ama boşsunuz benim için," diye sürdürdü sözlerini küçük 
prens. "İnsan sizin için ölemez. Doğru, gelip geçen biri için benim çiçeğimin 
sizden hiçbir farkı yok. Ama o benim için yüzlercenizden daha önemli; çünkü 
suladığım, cam bir fanusun altına koyduğum, önüne siperlik yerleştirdiğim 
çiçek o. Çünkü tırtılları ben onun için öldürdüm. (Birkaç tanesini bıraktık, 
sonradan kelebek oldular.) Çünkü yakındığı, ya da övündüğü, ya da hiçbir 
şey söylemediği zamanlarda dinlediğim çiçeğim o benim. Çünkü o benim 
çiçeğim."
    Tilkinin yanına döndü sonra.
    "Hoşça kal," dedi.
    "Hoşça kal," dedi tilki. "İşte sana bir sır, çok basit bir şey: İnsan yalnız 
yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez."
    "Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez," diye yineledi küçük prens; 
unutmamalıydı bunu.
    "Gülünü senin için önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır."
    "Onun için harcamış olduğum zaman..." diye yineledi küçük prens. 
Unutmamalıydı bunu.
    "İnsanlar unuttular bunu," dedi tilki. "Ama sen unutmamalısın. 
Evcilleştirdiğimiz şeyden sorumlu oluruz. Sen gülünden sorumlusun..."
    "Ben gülümden sorumluyum," diye yineledi küçük prens. Bunu da 
unutmamalıydı.


Kategori: pis işler.
cevap ver  selin   11/04/07
ruyamda koyun cizicem
cevap ver  jumbo   12/04/07
niye?
cevap ver  fishilse   12/04/07
sabah ne gusel geldi bu bole!


boşlukları doldurun


bunlara da göz atabilirsiniz:

otarafa: 14 nisan ctsi gozel geceler mashup jungle vs butarafa: masstival 2007 istanbul

iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları