|
otarafa: Hobbit Kararı | butarafa: 2/5bz show@16 radio/15city radia.fm |
Rare zoo lion cubs poisoned
cevap ver
kazımkanat
22/11/06
|
Rare Abyssinian lion cubs are being poisoned at a zoo in Ethiopia's capital,
Addis Ababa, and their bodies are then sold on to be stuffed. aslan zehirleyeni de ilk defa görüyorum |
|
burda hic yol kenarinda yatan olu hayvan yok, ben burda daha mutluyum, jumbo torbalar tasirdi yaninda onlar icin yilbasinda beraber olalim jumbo/jumbo/jumbo/jumbo |
cevap ver
kazımkanat
22/11/06
|
öyle diyosun ama ingilteredeki parklarda da her yere pisliyorlar diye güvercinlere yem vermek yasaklanmış. çok merak ediyorum şehirde yaşayan kuşlar ölünce cesetleri nereye gidiyor. kediler biz görmeden hemen kapıyorlar mı. |
cevap ver
kazımkanat
23/11/06
|
kuş gribinin alakası yok diye biliyorum sıkılmışlar güvercinlerden |
|
burda dediğin neresi polygal? |
|
londor |
|
sende mi londor... buralarda ölü hayvan yok yollarda çünkü sahibi olmayan hayvanlar zaten göz görmez yerlerde öldürülmüyor mu? yani etrafta kendinin sahibi olabilen fare ve kuş dışında bi hayvan kalmadıysa bu bütün köpek ve kedilerin bir anda sahiplendirildiği anlamına gelmiyor herhalde |
|
ahh. bende torbam kırık, burda heryan kedi. ben diyim 10 sen de 20 tane - evimin içi dışı seni beni yakar halde sorma gittim ben.. nasıl bırakcamda onları ben de burdan oraya taşıncam 15 güne diye karaları bağladım.. yılbaşı olsun bize şahane, askerimden tez haberlerle.. gittimgidiyor |
|
kisirlastirip soyunu tuketmediler mi sokak hayvanlarinin yani allah dogurmadigi surece arabalarin ezecegi veyahut karanlik koselerde can verecek hayvan yok, sanirim? sen de mi yoksa, sen pariz diil miydi? |
|
burda da sokakta hayvan yok adam var o ayrı |
cevap ver
kazımkanat
23/11/06
|
ömer Madra'nın 2002 tarihli bir yazısından Gerçekten de, şu sıralarda tüm Avrupa'da insanla güvercin arasında her gün amansız bir savaş yürütülmekte. Belediyeler onları beslemeyi kesinlikle yasaklıyorlar. Ve meselâ, New York Times'dan Alessandra Stanley'in yazdığı, gerçek hayattan şöyle bir sahne: Veronali bir beyefendi, Assisi'de bir parkta sakin sakin oturuyor. Hemen zabıta memurları sökün ediyor ve adamı sorguluyor: "Neden ayaklarınızın dibinde bir yığın güvercin dolaşıyor bakalım?" Adam bankın bir köşesine suçlu suçlu büzülüyor: "Vallahi kasten yapmadım; kırıntılar kazara yere düşmüş olacak" diyor, elindeki pastadan arta kalanları zabıtaya göstererek. Sonra da yakınıyor: "Ama haksizlik bu. Güvercinlerin de yaşamaya hakki var!" |
|
yaşasın güvercinlerin beslenebildiği ülkeler örgütlenmeyelim arkadaşlar, daha da çözülelim, bakın görüyorsunuz avrupanın halini bağımsız ankara, kahrolsun türkiye! Ankara Ulusu yükselecektir ve bağımsızlığını kazanacaktır, buna kimse mani olamaz. Bağımsız Ankara Devletini destekleyin ve geleceğin bu en büyük devletinde güvercinlerinizi rahat rahat besleyin |
cevap ver
kazımkanat
23/11/06
|
google da selahattin duman ve güvercin yaz güzel bir yazı çıkıyor senin dediğin gibi |
cevap ver
kazımkanat
24/11/06
|
geçenlerde televizyonda bir haber seyrettim hindistanda polis 24 saat yollarda alkol denetimi yapıyor. Nedeni alkollü sürücülerin kaldırımda uyuyan yayaları ezmesi. Yeni insan tipini anlamak istiyorsak, onu çevresindeki nesneler dünyasının sürekli etkisine maruz kalan, sistemin en derin noktalarında bile oradan izler taşıyan bir varlık olarak düşünmemiz gerekir. Artık içeri doğru açılacak pencerelerin yerinde sadece sağa doğru itilecek sürgülü camların olması özne için ne demektir. Yumuşak kapı mandallarının yerinde döner tokmakların olması, avluların ortadan kalkması, sokak kapısının önündeki birkaç basamağın ve bahçe duvarının yok olması acaba nasıl etkilemiştir onu? Sırf motorun gücünden ötürü, sokakların haşaratını, yayaları, çocukları ve bisikletleri ezip geçme isteğini bir kez olsun içinde duymamış sürücü var mıdır. T. W. Adorno david harvey paristeki sosyal hayatın diğer şehirlerden daha gelişmiş olmasının sebebinin 25 metrekarelik evler olduğunu söylüyor. insanlar sadece uyumak için evlerine gidiyorlarmış. Evleri küçük olan şehirlerin kaldırımları geniş olmalıdır. İnsanlar evsizleri ezmesinler. Bu da Türkiyedeki sokak köpeklerinin tarihi ile ilgili bir yazı Sokak Köpeklerinin Tarihi adlı bir kitap kaleme alan Ümit Sinan Topçuoğlu’na göre İstanbul köpeklerinin rahatı, Batılılaşma hamleleriyle birlikte bir daha geri gelmemecesine kaçar. İstanbul, tarihindeki ilk köpek itlafını 2. Mahmut’la birlikte görür. Gece vakti Galata’da İngiliz bir turist, köpeklerden kaçmaya çalışırken yüksek bir duvardan düşüp ölür. İngiliz hükümetinin sitemi üzerine 2. Mahmut, şehirdeki tüm köpeklerin toplanıp Hayırsız Ada’ya götürülmesini emreder. Halk bu emre öylesine direnir ki ferman geri alınır. İkinci büyük köpek itlafı Sultan Abdülaziz dönemine rastlar. Köpekler toplanıp Hayırsız Ada’ya götürülür. Ancak bu sürgünün hemen ertesinde İstanbul bir yangına sahne olur. 1865 Eylül’ünde yaşanan bu yangınla Beyazıd’dan Gedikpaşa’ya tüm konaklar kül olur. Halk, bu yangını köpek sürgününe bağlar. Bir taraftan, köpeklere bunca kötü davrandıkları için cezalandırıldıklarını; diğer taraftan ise köpekler hâlâ şehirde olsaydı yangını haber verip yayılmasını önleyebileceklerini düşünürler. Halk öyle tepkilidir ki köpekler, teknelere yüklenip geri getirilirler. İstanbul köpekleri 2. Abdülhamit döneminde eski rahatlarına kavuşur gibi olurlar. Dünyada üçüncü kuduz enstitüsünü İstanbul’da kurduran 2. Abdülhamit, köpeklerle uğraşmaktansa kuduzla uğraşmayı yeğler. Ne var ki 2. Abdülhamit’in devrilmesiyle birlikte köpek sürgünleri yeniden gündeme gelir. 1910 yılında Talat Paşa, vahşice toplanan köpekleri bir daha dönmemek üzere Hayırsız Ada’ya gönderir. Halk, sürgün köpeklere teknelerle yemek göndermek dışında bir şey yapamaz. İstanbul’daki köpek itlaflarını, kanalizasyonlardan çıkan fare istilaları ve çürüyen çöpler takip eder her seferinde. 25 metrekarelik evler, sokaklarda yaşayan insanlar, köpekler, kaldırımlar, estetiğimizi bozan hayvanlar hiç bişey anlamıyorum, yaşadığımız yer burası mı neye benzemeye çalışıyoruz. sokaklardan başı bozukları toplayan nazik insanları sarılıp öpüyorum. köpek gibi yaşayan insanlar var haylet oğuz onlardan biriydi. |
|
şimdi adorno deyince başkalarının başbakan dediğinde hisettiklerini mi hissetmek gerekiyor nedir bu nesne sendeki nesne, özne takıntısı anlayamıyorum kazım. yok öyle bir şey yeni insan tipi yok bir kere, bu kaçıncı yenilik! çevresindeki nesneler hele hele... ne garip bir deyim. |
cevap ver
kazımkanat
24/11/06
|
bilmiyorum haklı olabilirsin |
|
haklı değilim |
boşlukları doldurun
bunlara da göz atabilirsiniz:
|
otarafa: Hobbit Kararı | butarafa: 2/5bz show@16 radio/15city radia.fm |
iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları |