otarafa: baris manco butarafa: mail art
akira rabelais

cevap ver  kazımkanat   10/06/07

erik satie sevenlere 
distort edilmiş erik satie
şiir ve yazılar

http://akirarabelais.com


Kategori: sayfa
cevap ver  c   10/06/07
"şiir ve yazılar" derken
şiir yazı değil mi?

şiirler hiç yazılmasa,
sadece seslendirilse,
kulaktan kulağa, kulaktan
kayıda, kayıttan kulağa
geçse... :(
cevap ver  kazımkanat   10/06/07
düzeltiyorum 
"düz yazı" -yazının düzü eğrisi olur mu bilmeden 

keşke dediğin gibi olsaydı
kayıtlar da olmayabilir


http://www.locusnovus.com/lnprojects/gymnopedie1/
cevap ver  jumbo   11/06/07
mark miazga diye bi herifn ''the spoken word movement of the 1990's'' 
makalesi 90ların sözel şiir hareketinin kaynağı 'beat'lerden güzelce 
bahsediyodu.. MTV spoken wordleri , burroughs nirvana düetleri ..yüksek sesle 
okunan kereouac şiirleri filan.. sorası rap ve hip-hop pratikleri, özellikle de sözlü 
kültür ve hikaye anlatıcılığı gelenekleriyle yarattığı edebi kökler açısından rap'in 
çok üstünde duruluyo... neyse asıl c'nin dediği nin içinden geçtiği bi tez yazdık 
geçen aylarda..  walter ong'un ''sözlü ve yazılı kültür: sözün teknolojileşmesi'' 
kitabından baya faydalnmıştık, yazısız sözlü kültür, anlatı, diyalog 
vesaire.. bide bulabilirseniz dana giaoia'nın 'the dissapering ink: poetry at the 
end of the print culture'' kitabı .. jan assman'ın kültürel bellek üzerine 
incelemeleri ve paul connerton un bedenleştirme pratikleri de kestirme fikir 
veriyo.. çok nefs konu..
ve süpr dil şairleri var, charles benstein gibi..  
cevap ver  jumbo   11/06/07
kayıt kulak buarada, yani olmaması gibi bidurum yok.
cevap ver  jumbo   11/06/07
tezin anlatı bölümünden kesit;
Mark Turner, The Literary Mind  adlı kitabında "İnsanın gündelik yaşamdaki 
düşünce biçimi öyküsel" olduğunu belirtir.(Turner, 1996;s.40) . Bu görüşün 
temelinde," düşlerini ve düşüncelerini öykü haline getirmek, yaşam 
deneyimlerini, bilgilerini ve düşüncelerini öyküler biçiminde düzenlemek ve 
bunları da kimi zaman başkalarına aktarmak yatmaktadır."(Turner,1996;s.:40)  
Turner, yazma eyleminin zorunlu olmadığı öyküleştirmeden bahsederken 
?anlatı?yı yazı ile  gelen  alışkanlık kalıplarıyla tartışır. Elbette farklı teknolojik 
mecralar ile ilişki içinde olan insanın zihinsel yapısı tarihsel bir değişime uğrar. 
Yazı öncesi ?Ong?un deyişine bağlı olarak? birinci sözlü kültür? olarak 
tanımlanan- dönemin temel özelliği tek sözel bilgi aracının anlatı kalıpları ve 
biçimleri olmasıdır.  Anlatı, insanın "yalnız" yaptığı bir eylem olan yazının 
varolmadığı toplumlarda bilginin nihai varolma şeklidir. "Anlatı içinde sözlü 
kültürlerde bilginin düzenlenmesini taşır".(Ong, 2003)
Yazının ?sözün teknolojileştiği bir aygıt olarak- insan uygarlığına sunduğu 
olanak bilginin depolanması ise yazıyı kullanmayan toplumlar açısından bilginin 
depolanması irili ufaklı sözlü alışkanlıklar aracılığıyla mümkün olur. Bu sözlü 
alışkanlıklar içinde insan etkinliğini konu alan  öyküler Havelock'un belirttiği gibi 
(1963) sözlü kültürlerde bilimsel veya soyut olarak nitelenebilecek kategoriler 
yeterince oluşmadığı için bilginin taşındığı en önemli anlatılardır. Bilginin ancak 
tekrarlarla aktarılarak korunması, anlatı, öykülemenin yapısını  biçimlendirir. Bu 
noktada anlatının yapısı gel-gitlerle anımsanan olay öbeklerinin ozan 
geleneğinin kalıplarıyla canlandırılmasına kalır. Modern anlamda bildiğimiz 
çizgisel olay örgüsüne sahip olmayan birincil sözlü kültür anlatıları daha çok 
episodik yapıya sahiptir. Bunun birinci nedeni elbette anlatıcının sahip olduğu 
zihinsel kurgulama özelliğidir. Yazılı edebiyatdaki kurgulama şansına sahip 
olmayan anlatıcı,  olay öbeklerini gelenekselliğe bağlı olarak  kendinden önceki 
anlatıların kalıpları içine sokar. Belleğin sözlü kültürde sahip olduğu yaşamsal 
önem, belleğe yardımcı olacak buluşların geliştirilmesini gerektirmiştir. İşte 
kalıplar bu noktada bilginin depolanacağı aktarımı kolaylaştırmak için devreye 
girerler.  Yani belleğin sözlü kültürdeki önemi salt ezber değil olayların ve 
anıların tutulması işlevidir. Tıpkı yazı gibi icat edilen kalıplar bu yükü belleğin 
üzerinden alırlar. ?Kalıplar?, batılı sanatın uzun süre hoş görmediği ?anonim?liğin 
sözlü kültürlerdeki özgürleştirici araçlarını teşkil eder.  Dize ölçüsü kalıpları, 
Ong, ve Adam Parry?nin çözümlemiş olduğu gibi Homeros?un uzun destan 
anlatılarının kurgulanmasını açıklanabilir kılar.   Parry?nin Homeros 
destanlarının bellek yoluyla nasıl aktarılabildiğini araştırırken Anlatının bir uzun 
iki kısa heceden oluşan altı vuruşlu dize yapısı ölçüsünü keşfeder. 
(heksametrik)  Ne var ki bu hala binlerce dize olan İlyada ve Odysseia?nın 
ezberden söylenebilmesi için yeterli değildir. Bu noktada Parry?nin çözümlemesi 
Homeros?un bu altılı dizeleri  sözciklerin değil altılı ölçüye uyan cümle 
kalıplarıyla sabitlediği yönindedir.
Modern anlatı kalıplarında alıştığımız ?olay örgüsü? sözlü anlatılarda bulunmaz. 
Olay örgüsü, bir anlatının sahip olduğu ?tema? ?tür?, ?kişiler? gibi öğelerin 
zamansal kurgu içerisinde örülmesidir. Birinci sözlü kültürde anlatıların olay 
örgüsü  parçalanıp tekrar birleştirilebilir bir araca sahip olunmamasından 
kaynaklı olarak ?örgüsel? değil, eklemelidir.?Sözlü birleştirmede ?ortasında? 
başlaması gereken olaylar, kısa birkaç bölüm dışında hiçbir zaman bir ?örgü 
oluşturacak şekilde zaman sırasına sokulmamıştır.?(Ong,2003) Ong?un Antik 
Roma?lı yazar Horatius?dan alıntılamasıyla destan anlatıcısı ?hemen eyleme 
geçip dinleyiciyi olayların ortasına sürükler.? Horatius?un eski Yunan 
destanlarına dair deyiş; ?in medias res? (olayların orta yeri),  zamanla yazılı 
edebiyatta bir söz sanatı, kurgu biçimi olarak kabul görür.  Sözlü anlatıdaki bu 
biçim,  söz sanatından ziyade bir zorunluluktan kaynaklanıyordu: olayların 
tarihsel -özellikle ilyada gibi devasa boyuttaki anlatılar için- dökümünün tam 
olarak nesilden nesile ve oradan ozana ulaşmasındaki bilgi dolayımı etkilidir . 
Cedric Whitman?ın Homer and the Homeric Tradition adlı eserinde incelediği 
İlyada ve Odysseia destanlarının yapısı çizgisel olay örgüsünden ziyade, 
döngüseldir. Geniş bir tarih dilimini konu alan anlatılar ?episod?lar ile 
oluşturulur. Bunun sebebi daha önce belirttiğimiz gibi sözlü kültürlerde 
anlatının  sıkı sıkıya örülülerek öyküleşmesi değil; olay ve eylem ile kurulan 
birliktir. ?Ozanı başarılı kılan, öncelikle episodik yapısının, uzun bir anlatıyla baş 
edip bunu hayal etmenin biricik yolu, tümüyle doğal tek yolu olduğunu 
tartışmadan kabul etmesi, ikincisi de destanı anlatırken ani geri dönüşleri ve 
başka episodik teknikleri büyük bir ustalık ve rahatlıkla kullanabilmesidir.?(Ong,
2003). Bu noktada anlatıya özgünlüğünü kazandıran şey incelikli kurgu değil,  
hikayedeki olay ve anlatıcının olayı ne ustalıkla anlattığıdır. Anlatının ozan 
tarafından yapılan performansı sözlü kültürde bedenin işlevini güçlendirir;
Didier Coste?nin  Narrative as Communication adlı kitabında anlatının 
tanımladığı altı maddeden biri şudur;  ?Anlatı anlatı öncesi deneyimin anlamıdır.? 
(Coste, 1998 ) Bu kısmen haklı fakat genel olarak bulanık tanım, anlatının 
bellek ile ilişkisine işaret eder.  Öte yandan anlatı, anlatıcı ile dinleyicinin yatay 
hareketlik üzerinde yer aldığı anda bir ortamda deneyimlenir. Bu zihnin 
bedenden ayrılmadığı yoğun deneyim anıdır ve bu bu deneyim anlacı ile 
dinleyiciyi ortak bir deneyim anında birleştirir. Düşünür ve kültür bilimci Walter 
Benjamin açısından da sözlü anlatının merkezinde bu ?deneyim? vurgusu 
yatar.  Tıpkı deneyim gibi hayatın pratik meselelerini sözlü anlatının ve 
anlatıcının temel karakteri olduğunu vurgulayan Benjamin, bu sözlü kültür 
pratiğinin yokolmaya başlamasını modernleşen hayat ile ilişkilendirir. Sosyal 
deneyim alanı olarak hikaye anlatımı matbaa kültürüne geçişle roman ve 
çeşitlenerek çoğalan diğer yazılı türler içine kapanır.

HİKAYE ANLATICISI
   Walter Benjamin, temelde Nikolay Leskov adlı Rus hikaye anlatıcısı ve eserleri 
üzerine yoğunlaştığı ?hikaye anlatıcısı? (storyteller) adlı denemesinde 
yokolmakta olan bu türe parallel hayatın her katmanında hissedilen kollektif 
deneyimin eksilmesini konu alır Benjamin?in denemesinin başlığının ?hikaye 
anlatıcısı? oluşu anlatının ve genel olarak sözlü kültürel ağın sosyal  işlevine 
işaret eden bir göstergedir.    
 Teknolojik gelişime koşut bir modernleşme içerisinde deneyimin stratejik, 
iktisadi, bedensel ve ahlaki yönleri yerini - özellikle de savaş sonrası bir 
dönemde- kitlesel kültür toplumunun yeni değerlerine bırakmıştır.
Deneyimin ağızdan ağıza aktarımı prensibi özellikle ortaçağdaki ?gezgin? ve 
?yerleşik? hikaye anlatıcı tiplerinde belirginleşir. Ortaçağın zanaatkar zümre 
modelinde yerleşik hayatta yaşayan usta ile gezgin kalfa birlikte çalışır, kalfa 
gezginlik döneminden sonra  ?uzakların bilgisi? ile ?geçmişin bilgisini? yeni 
yurdu bağlamında  kaynaştırabilirdi.. Leskov?un hikaye anlatıcılığını buna 
benzer bir modelde örgütlediği dikkat çekicidir. Görevi sebebiyle gezdiği 
Rusya?da değişik hayat koşullarına şahit olan,  farklı yaşam biçimleri ve 
tarikatlara tanık olan Leskov Benjamin?in deyişiyle ?bilgeleşir?. Farklı 
bölgelerinden öğrendiği destan ve hikayeleri merkezi klise bürokrasisiyle 
mücadelede dayanak teşkil eder. 
Sözlü kültür Leskov?un hikayeleri ve topladığı destanlar gibi resmi görüş 
alanlarının dışına taşan direniş üretimin bir getirisidir. Benjamin bilgeliği artık, 
yokoluşunu bildirdiği  hakikatin destansı boyutu olarak tanımlar. Anlatıdaki 
bilgelik, enformasyonun modern akılcı egemenliğiyle yok edilmiştir. Olayların 
saf özünü aktarmayı amaçlayan enformasyon, tek yönlü, bir gerçeklik sunar, 
bu anlamda dayatmacıdır. Benjamin açısından hikaye hakikatin, anlatıcıyla 
dinleyen arasındaki diyaloğundan doğar. Dinleyici ve anlatıcının kendi 
belleklerine girerek ve öte yandan kamusal birliktelikle kurdukları ortak bağ, 
her dinleyiciyi hikayenin bir sonraki potansiyel anlatıcısı yapar. Hikaye psikolojik 
ögelerinden arınmış bir gerçeklikle dinleyicinin içine girerek tekrarlıyabileceği,  
yapıdadır. 
 Hikaye anlatıcılığının alanı her zaman pratik olmuştur. Walter Ong?un belirttiği 
gibi, kelimeler anlamlarını kullanıldıkları gerçek yaşam bağlamlarından 
kazanırlar; ve el kol hareketleri, ses tonunun değişmesi , yüz ifadesi gerçek 
sözün söylendiği  anı saran bütün varoluşsal ortamla belirlenir.?(2003) Usta-
çırak ilişkisinin ve ticaret yollarının hikaye anlatıcılığının gelişimindeki önemi, bu 
alanlardaki yaşamsal pratiğin yoğunluğundan kaynaklanır.Ağızdan ağıza 
aktarılan deneyim zanaatkarlığa özgü aktarma biçimiyle doğrudan ilişkilidir.
Zanaatkar ?doğanın sabırlı sürecini taklit? eder.(Benjamin,2006,s.85) Bu 
fedakarca çaba Benjaminin Valery?den alıntıladığı biçimiyle, ?Hiçbir bilime 
dayanmayan, hiçbir pratikten üretilmemiş sorulardır?,?Varoluş ve değerini 
yalnızca, onları algılamaya, onları kendi benliğinde uyandırmaya yazgılı birinin 
ruhu, gözü ve eli arasındaki çok özel uyumda bulur.?(2006,s.99) Ruh, göz ve 
ellerin aynı pratikte buluşması zanaatkara özgü karaktere özgüdür. 
Zanaatkarın nesneyle bu betimlemedeki ilişkisi ise Benjamin açısından hikaye 
anlatıcısının kendi ve başka yaşamların deneyimiyle kurduğu ilişkide varolur.    
cevap ver  kazımkanat   11/06/07
tamamını da okurum ,merak ettim güzel olmuş anlatı kısmı

ben de köyden kente geçerken türkiyede hikaye anlatıcılığı ve müzüğe ne 
oldu merak ediyorum

su sıralar hip hop rap cok moda sanırım
cinsel uzuvlar havalarda uçuşuyor

http://kelebek.hurriyet.com.tr/yenianasayfa/6684002.asp?gid=180

ceza eskiden elektrikçiymiş galiba 
muhtemelen bir nesil önce şehre gelmiştir.

burdan almanya gidenlerin cocukları gibi sanki 
onlar da köylerden istanbula gelmişler
alamancıların derdini biliyoruz da burdakilerin derdi ne ve müziğe 
tekerlemelere ne yapıyorlar ?


gerçi meral özbek'in Arabesk Kültür: Bir Modernleşme ve Popüler Kimlik 
Örneği”, Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik diye bir kitabı var ama 
okumadım
cevap ver  jumbo   11/06/07
okuma boşver .. radikal 2 de vardır ya kimi tumturaklı hevesli öğrenci yazıları ..o 
tatda yazılar var.. aldım koydum kenara.. veririm gene istersen, konuları da 
konuşuruz biara- 
ankara havasının dönüşümü enteresan kanımca.. 


boşlukları doldurun


bunlara da göz atabilirsiniz:

otarafa: baris manco butarafa: mail art

iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları