![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |
otarafa: GÜNEŞ, RÜZGAR BİZE YETER! | butarafa: David Shringley |
Nükleere karşı mücadele asıl şimdi başlıyor
cevap ver
kaderimizbuysacekerizcem
29/11/07
|
Nükleere karşı mücadele asıl ÅŸimdi baÅŸlıyor BÄ°ZÄ° HİÇE SAYANLARA GÃœCÃœMÃœZÃœ GÖSTERELÄ°M! Nükleer santrallerin kurulmasına geçit veren yasa meclisten geçti. Meclis, toplumun saÄŸlığını ve çıkarlarını hiçe saydı. Çokuluslu ÅŸirketler kasalarını doldursun diye dünyanın çoktan vazgeçtiÄŸi nükleer enerjiyi onayladı. Bu karar kabul edilemez. Nükleer öldürür. Verimsiz ve pahalıdır. Nükleer santrallerin çalıştırılması için bol miktarda fosil yakıt kullanılır, bu ise küresel ısınmayı körükler. Kanserle mücadele eden Karadeniz halkının çığlığı, topraklarında nükleer santral istemeyen Sinop ve Akkuyu’da yaÅŸayanların talepleri meclisin kararıyla hiçe sayılmıştır. Asıl mücadele ÅŸimdi baÅŸlıyor. Nükleer santrallerin yapımını engellemek zorundayız. KEG, nükleere karşı olan ve yaÅŸamı savunan herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyor. 1 Aralık’ta Ankara’da, 2 Aralık’ta Ä°zmir’de gerçekleÅŸtireceÄŸimiz yürüyüş ve mitinglerde sesimizi yükseltelim. 8 Aralık’ta Kadıköy’de buluÅŸalım ve hep birlikte nükleere izin vermeyeceÄŸimizi gösterelim. Küresel Eylem Grubu |
cevap ver
kaderimizbuysacekerizcem
29/11/07
|
NÃœKLEER YASASINA KARÅžI TEPKÄ°MÄ°ZÄ° GÖSTERELÄ°M ANKARA; 13.11.2007 Sayın Abdullah GÃœL Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaÅŸkanı ANKARA Konu: 09.11.2007 tarihli 5710 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve Ä°ÅŸletilmesiyle Enerji Satışına Ä°liÅŸkin Kanunun Veto Edilmesi Talebi "Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve Ä°ÅŸletilmesi ile Enerji Satışına Ä°liÅŸkin 5710sayılı Kanun" 09.11.2007 tarihinde TBMM tarafından kabul edildi. Makamınıza gönderilen bu yasa, Türkiye‘yi yeni bir karanlığa sürükleyecektir. Ãœlkemizin nükleer güç santrallerine ihtiyacı yoktur. Yıllardır nükleer lobilerin baskısıyla, ülkemiz enerji sektörü plansız ve kuralsız bırakılmıştır. Bunun sonucunda da, Türkiye‘nin enerji ihtiyacı lobilerin baskısıyla ÅŸekillenmiÅŸtir. Oysa ki, pek çok ülke nükleer güç santrallerinden vazgeçmekte, pek çok ülke de kısa dönemde bu santralleri terk edeceÄŸini bildirmektedir. Yatırım sahası daralan nükleer lobiciler, bu santrallerini Türkiye‘ye satmaya çalışmaktadır. Kirli, pahalı ve atıklarına hala çözüm bulunamamış nükleer santral çabalarının ülkemiz ekonomisine maliyeti de ağır olacaktır. Enerji alım garantili olarak yapılması düşünülen bu santrallerin ülkemize en kabaca maliyeti 12-15 milyar dolardan fazla olacaktır. Bu maliyet, 1999 depremi sonrasında Türkiye‘nin Dünya Bankasından çektiÄŸi krediden fazladır. Ãœlkemizin sınırlı kaynaklarının bu ÅŸekilde kullanılması, ülkemizi yeni bir ekonomik bunalıma sürükleyecektir. Oysaki enerjide kaynak çeÅŸitliliÄŸini yerli kaynaklarımız ile saÄŸlama konusunda hala atılacak önemli adımlar vardır. Bugün Nükleer Santral Yasasının tartışıldığı koÅŸullarda yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın enerji üretimindeki payı son derece düşük seviyededir.Öncelik yerli kaynaklarımızı devreye sokarak yeni yatırımlar ile elektrik enerjisi dağıtımındaki kayıp-kaçakların giderilmesine verilmelidir. Bununla birlikte, nükleer güç santrallerinin saÄŸlığa olumsuz etkileri de, baÅŸta Çernobil nükleer kazası olmak üzere pek çok facia da yaÅŸanmıştır. Bu kaza sonrasında "Karadeniz Bölgesinde" kanser vakalarında ciddi artışlar olmuÅŸ ve bu kazanın etkisi kuÅŸaklar boyu sürmüş ve sürecektir. Nükleer lobicileri zengin etmek amacıyla hazırlanan bu yasanın, gelecek kuÅŸakların ve yaÅŸamımızın ipotek alınmasına neden olacaktır. Kurulacak bu santrallerin ekolojik geleceÄŸimizde onarılamaz tahribatlara yol açacağı ortadadır. Nükleer santrallerden çıkan atıkların binlerce yıl kaybolmadığı topraÄŸa ve suya karışma tehlikesi barındırdığı açıktır. Yıllarca geliÅŸmiÅŸ ülkeler nükleer santral atıklarını baÅŸka ülkelere göndermeye çalışmıştır. Nükleer Güç Santralleri hakkındaki kanunu çıkartan Meclis bu konuda kamuoyunda geniÅŸ bir uzlaÅŸma aramadan, "ben yaptım oldu" anlayışıyla bu yasayı dayatmıştır. Konuya duyarlı bütün kesimlerin Sinop'ta ve Akkuyu' da baÅŸta yöre halkının nükleer santrale karşı çıkması, Meclise verilen 100.000 imza, bilim insanları bildirisi önemli yurttaÅŸ tepkileridir. Anılan sebeplerle 5710 sayılı yasanın onaylanmamasını takdirlerinize arz ederim. YaÅŸamlarımız ve güzel ülkemiz bir avuç lobicinin çıkarlarına emanet edilmemelidir. Saygılarımla. Ad, soyad: Adres: Tel: Faks: E-Posta: Adresi: CumhurbaÅŸkanlığı Genel SekreterliÄŸi 06689 Çankaya, ANKARA Faks: 0 312 441 38 16 E-posta: cumhurbaskanligi@tccb.gov.tr Ä°stanbul, Uluslararası — Nükleer yasa, tüm çabalarımıza raÄŸmen, CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül tarafından onaylandı ve bugün kabul edildi. Yasayla ilgili derin kaygı ve endiÅŸemizi genel müdürümüz Ahmet BektaÅŸ ÅŸu ÅŸekilde dile getirdi: “Küresel ısınmanın dünyaya ve ülkemize getireceÄŸi korkunç yıkımları artık cumhurbaÅŸkanından milletvekiline kadar Türkiye’deki tüm siyasetçiler ciddiye almalı. Nitekim, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ‘Ä°klim deÄŸiÅŸikliÄŸi bizim kuÅŸağın önündeki en büyük meydan okuma’ diyerek konunun ve harekete geçmenin aciliyetini dile getirmiÅŸti. Ancak nükleer yasa hükümetin ve cumhurbaÅŸkanının, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinden ve konunun aciliyetinden ne kadar habersiz olduÄŸunu açıkça ortaya koyuyor. Bir tek çivi bile çakılmadan bu hatadan geri dönülmeli”. Nükleer yasa ile, kömürlü termik santrallere ve nükleer santrallere bir tavan fiyatı belirlemeksizin onbeÅŸ yıl alım garantisi getiriliyor. Böyle bir teÅŸvik, ağır çevresel ve saÄŸlık maliyetleri olan bu tip enerjilere dünyanın baÅŸka hangi ülkesinde saÄŸlanıyor? Bu yetmezmiÅŸ gibi Bakanlar Kurulu’na da doÄŸrudan parasal teÅŸvik imkanı saÄŸlanıyor. Ahmet BektaÅŸ şöyle devam etti “Nükleer yasa ile, nükleer santrallere ve kömürlü termik santrallere getirilen teÅŸvikler akıl dışı ve kabul edilemez. Ekonomik olarak çok daha uygun olan; halk saÄŸlığını, iklimi ve ekonomiyi olumsuz etkilemeyen, gelecek nesillere göğsümüzü gere gere miras bırakabileceÄŸimiz güneÅŸ gibi yenilenebilir teknolojilerimiz ve enerji verimliliÄŸi fırsatlarımız var. Bunları tercih etmeyip kömür ve nükleer gibi çıkmaz sokaklara sapacak zamanımız ise yok. Hükümet halka hizmet görevini yerine getirmek istiyorsa yapacağı ilk iÅŸ enerji politikalarını yeniden gözden geçirmek olmalıdır”. Yalnızca güneÅŸ enerjisi teknolojilerinin Türkiye’deki ekonomik potansiyeli, planlanan nükleer santrallerin ve kömür rezervlerine baÄŸlı tüm elektrik enerjisi potansiyelinin neredeyse toplamına eÅŸit. Buna karşılık güneÅŸ enerjisi hiç tükenmeyen, bedava bir kaynak. Oysa uranyum ve kömür tükenir kaynaklar olduÄŸu gibi, maliyetleri de giderek yükseliyor. GüneÅŸ teknolojilerinin ise yakın geçmiÅŸte maliyetleri en hızlı düşen teknolojiler. Türkiye’de güneÅŸ enerjisi için hiçbir teÅŸvik olmadığı gibi ciddi hiçbir hedef de belirlenmiÅŸ deÄŸil. — Pinar Akpinar |
cevap ver
kaderimizbuysacekerizcem
29/11/07
|
EMO’DAN TAEK TOPLANTISINA KATILMAMA KARARI Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) nükleer santrallara iliÅŸkin ölçütler konusunda bugün (28 Kasım 2007) yaptığı toplantıya katılmamıştır. Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasında pahalı, tehlikeli ve dışa bağımlı nükleer santral kurulumunun, mevcut potansiyel deÄŸerlendirilmemiÅŸken yanlış bir siyasi tercih olduÄŸunu kamuoyuna açıklamış olan EMO, teknik ölçütlerden önce yasanın kendisinin de oldukça tartışmalı ve kamu yararına aykırılıklar taşıdığını ortaya koymuÅŸtur. EMO, onaylamadığı bir yasanın ve karşı çıktığı nükleer santral kurulumunun ölçütlerinin belirleneceÄŸi toplantıya katılımı uygun görmemektedir. EMO mevcut yasaya iliÅŸkin ÅŸu temel itirazlarını da kamuoyuna daha önce açıklamıştır: 1- 10. CumhurbaÅŸkanı‘nın kısmen veto ettiÄŸi yasa komisyonda verilen önergelerle yeni baÅŸtan yapılmıştır. Ancak hükümet yasayı yeni tasarı olarak TBMM‘ye sevk etmeyerek, söz konusu yasa üzerinde demokratik tartışma ortamı saÄŸlanmasını engellemiÅŸtir. 2- Yasanın kabulü açısından da usule iliÅŸkin önemli itirazlar bulunmaktadır. 10. CumhurbaÅŸkanı‘nın veto ettiÄŸi maddeler dışında TBMM‘de deÄŸiÅŸiklik yapılmasının Anayasa‘ya aykırı olmasından, yapılan oylamada hile yapıldığına varılıncaya kadar çeÅŸitli iddialar söz konusudur. 3- Bu yıl ve gelecek yıla iliÅŸkin ciddi bir elektrik açığı tehlikesine karşı önlem almayan hükümet, 10-15 yıl sonra devreye girebilecek nükleer santral kurulumu konusunda her türlü keyfiliÄŸe açık, her isteyene istediÄŸini verme anlayışı güden 3‘lü bir hukuk yapısı getirmektedir. Bu durum da kiÅŸiye özel düzenlemeler ve eÅŸitsizlik yaratıcı unsurlar içermesi nedeniyle hukukun temel ilkelerine aykırılık oluÅŸturmaktadır. 4- Nükleer santral kuracakların uyması gereken ölçütler kamuoyundan sır gibi saklanmaktadır. Yasada, bu ölçütler belirtilmediÄŸi gibi bu konulara iliÅŸkin ikincil mevzuatın Resmi Gazete‘de yayımlanmasına dair bir düzenleme dahi yapılmamıştır. Teknoloji seçimi, yakıt temini, güvenlik önlemleri gibi konularda yapılacak düzenlemeler hem yasama denetiminden hem de kamuoyundan gizlenmektedir. 5- Ãœlkemizde kurulacak nükleer santrallardan üretilecek elektriÄŸin yurtdışına satışını yasaklamaya yönelik hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Ãœlkemizde nükleer santral kurulması yoluyla AB ve OrtadoÄŸu‘nun enerji ihtiyacının karşılanmak istendiÄŸine iliÅŸkin ciddi bir endiÅŸe doÄŸmuÅŸtur. 6- Kurulacak nükleer santrallara iliÅŸkin ne kapasite, ne de elektrik fiyatına yönelik bir belirleme yer almaması, kamunun alım garantisi yoluyla ciddi zarara uÄŸratılmasının önünü açmaktadır. Hükümet nükleer santralı özel sektör mü, kamu mu yapacak ona bile karar verememiÅŸ, çorba bir yasa hazırlamıştır. 7- Kamuoyuna yansıtılan ifadesiyle kamu-özel ortaklığı olarak nükleer santral kurulumuna iliÅŸkin bir düzenlemeye de yer verilmiÅŸtir. Ancak bu düzenleme özünde özelleÅŸtirme iÅŸlemine de açık olmasına karşın, bu konuda 10. CumhurbaÅŸkanı‘nın Anayasa‘ya aykırılık gerekçesi yok sayılarak gerekli düzenleme yapılmamıştır. 8- Kurulumu kadar pahalı olan atık ve söküm maliyetlerinin kamuya yıkılmasına yönelik 10. CumhurbaÅŸkanı‘nın itirazı yine dikkate alınmamış, atık ve söküme iliÅŸkin kurulacak fonun kaynaklarının yüzde 25‘ine kadar varan bir düzeyde Hazine tarafından maliyetin karşılanması öngörülmüştür. Bu durum da ülkede nükleer santral kurup, ürettiÄŸi elektriÄŸi satarak kar edenler yerine halka faturanın kesilmesi nedeniyle kamu yararına aykırılık oluÅŸturmaktadır. |
cevap ver
kaderimizbuysacekerizcem
29/11/07
|
Bir yanda iklim felaketi diÄŸer yanda nükleer tehlike 21 Temmuz 2006 Hükümetin enerji politikası: Kırk katır mı, kırk satır mı? Rusya Ukrayna doÄŸal gaz krizi, petrol fiyatlarının artışı, Türkiye’nin 2007 itibariyle enerji açığı olacağı haberleriyle birlikte, kamuoyunda Türkiye’nin enerji politikalarının düzeltilmesi için çeÅŸitli yorumlar yapıldı. Bu tartışmalar daha en başından, genel olarak geçen yüzyılda tercih edilmiÅŸ, tükenmekte olan ve maliyet rejimleri siyasi/ ekonomik ÅŸartlara baÄŸlı olarak istikrarsızlık gösteren nükleer, kömür ve petrol/doÄŸal gaz eksenlerinde kilitlendi. Enerji, endüstriyel üretimden günlük ihtiyaçlarımıza, ulaşımdan ısınmamıza kadar hayatımızda önemli bir yer kaplıyor. Yine de enerji ihtiyacımızı karşılamak için insanlığı ve üzerinde yaÅŸadığı gezegeni felakete götüren enerji kaynaklarından birini seçmek zorunda deÄŸiliz. Böyle bir seçime bizi zorlamak ancak Türkiye’de sıkça yapıldığı üzere, kamuoyunu yanlış bilgilendirme, doÄŸru bilgiyi saklama gibi yollardan geçiyor. 60’lardan bu yana üç tane baÅŸarısız uluslararasi nükleer santral ihalesinden sonra toplumun belleÄŸi yokmuÅŸ gibi davranan ve kamuoyunun tepkisinden çekinen AKP hükümeti, nükleer santrallerin yerlerini saptamak için yaklaşık iki yıldır yürüttüğü araÅŸtırmaları bile açıklamaktan çekiniyor. 2000 yılında bakanlar kuruluyla iptal edilen nükleer santral projesine karşı, TMMOB ile birlikte çalışan, geniÅŸ katılımlı nükleer karşıtı platformun kuruluÅŸunda etkin bir çalışma sergileyen Greenpeace, tüm dünyada, uzun yıllardan beri bu eski tip enerji kaynaklarından vazgeçilmesi ve yerine yeryüzünde sınırsız olarak bulunan, çevresel maliyetleri en düşük seçenekler olan rüzgar, güneÅŸ, biyokütle, jeotermal, küçük hidro gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiÅŸ yapılması için kampanyalar yürütüyor. Daha son doÄŸal gaz krizi baÅŸ göstermeden aylar önce Türkiye’nin fosil yakıt bağımlılığını protesto etmek amacıyla Greenpeace sadece eylem yapmakla kalmamış, internet üzerinden bir dilekçe kampanyası baÅŸlatarak, Enerji Bakanlığı’nı Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayacak yenilenebilir enerjilere yönelmesi konusunda uyarmıştı. Ancak Enerji Bakanlığı’nın cevabı, en baÅŸta Türk insanının güvenliÄŸini hiçe sayarak enerji güvenliÄŸi iddiasıyla nükleer enerji dayatmasını sürdürmek biçiminde oldu. Ä°ster ABD’de, ister Hindistan’da, ister Türkiye’de nerede üretilirse üretilsin nükleer enerjinin açıklanmayan sakıncaları ise şöyle sıralanabilir: 1. Nükleer enerjinin maliyeti çok yüksektir. Şüphesiz nükleer elektriÄŸin gerçek maliyeti tesis söküm ve radyoaktif atık maliyetleri hariç tutulsa dahi, rüzgar gücünden de, biyogazdan da, bazı güneÅŸ enerji teknolojilerinden ve jeotermal enerjiden de daha pahalıdır (FoE Avustralya, Nuclear Power [Nükleer Güç], Ekim 2005). Dünyadaki enerji piyasalarının özelleÅŸtirilmesi eÄŸiliminden dolayı, yatırımcılar nükleer enerjiye sırtlarını döndüler. Çernobil ve Three Mile Adası kazalarından sonra alınması zorunlu hale gelen güvenlik önlemleri zaten yüksek olan ilk yatırım maliyetlerini fazlasıyla arttırmıştı. Avrupa ve ABD’de bundan 15 yıl önce tavan yapan reaktör sayısı o tarihten itibaren düştü. Reaktör satışları 1950’lerdeki düşük satış rakamlarına geri döndü. Buna karşılık rüzgar ve güneÅŸ enerjileri pazarı her yıl % 20 ile %30 seviyelerinde büyüme gösteriyor. Amerikan Bütçe Ofisi’nin hazırladığı bir rapor buna iyi bir örnektir. Raporda hükümetin bir nükleer santralin yapımı için % 50 hazine kredisi verme önerisini deÄŸerlendiren Ofis’e göre “Böyle bir kredi taahütünün, geri ödenememe riski çok yüksektir -%50’den daha fazla-. Bu risk, ekonomik olmayan santralin diÄŸer enerji kaynaklarına göre daha yüksek ilk yatırım maliyetleri hesaba alınarak ölçülmektedir.” (Congressional Budget Office Cost Estimate, S. 14 Energy Policy Act of 2003, May 7, 2003 [Kongresel Bütçe Ofisi Maliyet Tahmini, 2003 S. 14 Enerji Yasası, 7 Mayıs 2003]). Görüldüğü gibi bugüne dek yüz milyarlarca dolar sübvansiyonlarla ayakta tutulmaya çalışılan nükleer enerjinin piyasada rekabet yeteneÄŸi yoktur. 2. Nükleer enerji fazlasıyla tehlikelidir. En yeni teknolojiye sahip oldugu iddia edilen tesislerde bile, felaketlere neden olabilecek kaza riski vardır. Tehlike sadece Çernobil’de yaÅŸandığı gibi kaza risklerinden deÄŸil, giderek artan nükleer silah üretiminden ve terörizmden de kaynaklanmaktadır. Bugünün dünyasında bir nükleer tesis bir ülkeyi kendi evinde vurmak için açık bir hedeftir. Kaldı ki radyoaktif gazların ve sıvıların rutin olarak nükleer santrallerden salımı da ciddi bir halk saÄŸlığı riski oluÅŸturmaktadır. 3. Nükleer enerji ve nükleer silah bir madalyonun iki yüzü olduÄŸu için “Nükleer gücün barışçıl kullanmı” gerçekte söz konusu deÄŸildir. Nükleer enerjinin dünya çapında yayılması, daha çok devletin nükleer silah sahibi olmaya çalışmasından baÅŸka bir etki yaratmayacaktır, çünkü nükleer santral atıkları nükleer bomba hammaddesidir ve yine nükleer santraller vasıtasıyla uranyum zenginleÅŸtirilmesi yapılır. Siyasi istikrarı bir türlü yakalayamayan Türkiye’de geçmiÅŸte pek çok lider nükleer silah sahibi olma heveslerini dile getirmiÅŸtir. Nükleer silah çılgınlığına katılmak Türkiye’nin çıkarına deÄŸildir. Ä°ncirlik’te bulunan ABD’ye ait 90 adet atom bombası Türkiye’yi zaten yeterince büyük bir tehlikeye sokmaktadır. 4. Nükleer enerji ömrü yüz binlerce yıl olan çözümsüz ve ölümcül radyoaktif atık üretir. 50 yıllık nükleer enerji deneyi bu soruna çözüm getirememiÅŸtir. Bu tehlikeli atıklarla baÅŸetmeye çalışmak yerine Türkiye sürdürülebilir çözümler üretmelidir. Oysa 30 yıl elektrik üretecek diye bir nükleer santralden bu kadar uzun ömürlü ve çözümsüz atıklar üretmek akıl ve ahlak dışıdır. 5. Nükleer santral yapımı çok uzundur ve getirisi çok sınırlıdır. Bütün yasal onaylardan geçmiÅŸ bile olsa, bir nükleer santralin yapımı ilk elektriÄŸi üretene kadar en az 10 yıl sürer. Bugün nükleer enerjinin dünya birincil enerji üretimi içindeki payı sadece %5’tir (Toplam elektrik üretimindeki payı ise % 16). Oysa yenilenebilir enerji kaynakları çok daha kısa zamanda üretime geçebilmektedir. Türkiye’de yenilenebilir enerji için Mayıs 2005’de çıkarılan yasanin oldukca zayıf olmasina raÄŸmen, altı ay içerisinde yenilenebilir enerji üretimi için Türkiye’nin toplam elektrik kurulu gücünün dörtte biri kadar (11.000 MW) yenilenebilir enerji yatırımı baÅŸvurusu olmuÅŸtur. Enerji Bakanlığı’nın, Türkiye’yi nükleer enerji çıkmazına sürüklemek yerine, yasal çerçeveler içinde bu baÅŸvuruları en kısa zamanda deÄŸerlendirmesi gerekmektedir. Oysa halkın enerji verimliliÄŸi ve yenilenebilir enerji talebine karşın bakanlığın tutumu, bunları ve gelecekteki potansiyel yatırımları engeller niteliktedir. 6. Nükleer ve fosil yakıt santralleri, enerji kayıplarına yol açan bir enerji anlayışına dayanmaktadır. Bu tarzda üretilen elektriÄŸin önemli bir kısmı iletim ve dağıtım esnasında kaybedilir. Bu kayıpları önlemenin tek yolu enerjide ademi merkeziyetçilik anlayışıyla tüketim merkezlerine yakın yenilenebilir enerji üretimini güçlendirmek, tek tek bireylerin ve kurumların enerji üretebilmesini ve ÅŸebekeye baÄŸlanabilmelerini saÄŸlamaktır. Bu yolla, kendi kendine yeten yerleÅŸimler kurabiliriz. Enerji güvenliÄŸimizin saÄŸlanması için yenilenebilir enerjiler kadar gerekli olan diÄŸer yol ise enerji verimliliÄŸidir. Enerji verimliliÄŸi için yol haritamız ise ulusal bir enerji politikası deÄŸiÅŸikliÄŸiyle, Türkiye’de % 25’lere varan elektrik enerjisi kayıplarının bir an önce azaltılması ve ülke çapında enerji israfını azaltacak teknoloji ve uygulamalara yönelmemizdir. Yeni YataÄŸanlar, yeni Çernobiller ancak böyle engellenebilir. 7. Nükleer enerji iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine çözüm deÄŸildir. Gerek yapım süresi gerekse toplam enerji içerisindeki payının elli yılda anlamlı bir noktaya gelememiÅŸ olması gösteriyor ki, nükleer enerji tercih edilirse iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine karşı mücadelede çok geç kalınacaktır. Ayrıca, nükleer enerji kullanımı uranyum madenciliÄŸi ve santral inÅŸaatı yüzünden önemli ölçüde seragazı salımı söz konusu olmaktadır. Zaten hiçkimse bizi, bir felakete karşılık baÅŸka bir felaketi seçmeye zorlamamalıdır. Nükleer enerjinin bu derece verimsiz ve tehlikeli olmasına raÄŸmen, üç baÅŸarısız ihale denemesinden sonra hala Türkiye’nin gündeminde olması sadece Türkiye’yi tehlikeli bir eÅŸikte tutmakla kalmamakta aynı zamanda bugün dünyanın en hızlı geliÅŸme gösteren yenilenebilir enerji imkanlarının deÄŸerlendirilmesini geciktirmektedir. Yenilenebilir trenini kaçırmak ve enerjide verimlilik seferberliÄŸine geçememek hem istihdam yönünden, hem de ekonomik ve çevresel açıdan ülkemizin zararına olacaktır. Türkiye Midyat’a pirinç almaya giderken evdeki bulgurdan olmamalıdır. Hükümet ve Enerji Bakanlığı da artık nükleer ve fosil yakıt lobilerini dinlemek yerine, temiz bir çevrede felaketler beklemeden yaÅŸamayı tercih eden halka olan sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Hilal Atıcı Greenpeace Akdeniz Enerji ve Ä°klim Kampanyası Sorumlusu Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Konseyi tarafından hazırlanan Enerji (D)evrimi Raporu: |
boşlukları doldurun
bunlara da göz atabilirsiniz:
|
otarafa: GÜNEŞ, RÜZGAR BİZE YETER! | butarafa: David Shringley |
iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları |