otarafa: the noise & the city  butarafa: mazen blog
borchert wolfgang

cevap ver  kazımkanat   28/07/06

askerlik vicdani ret itham ediyorum

26 yaşında ölen bir şair 

Sonra yapılacak tek şey Var

Sen. Makinenin başındaki adam, atölyedeki adam. Yarın sana yarın su 
boruları ve yemek kapları yapmayı bırakıp miğferler ve mitralyözler yapmanı 
emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Tezgâhı ardındaki kız ve büroda çalışan kız. Yarın sana el bombalarını 
doldurmanı ve keskin nişancı tüfeklerine dürbün takmanı emrederlerse, 
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Fabrika sahibi. Yarın sana yarın talk pudrası ve kakao yerine barut 
satmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Laboratuardaki araştırmacı. Yarın sana eski yaşamı yok edecek yeni 
bir ölüm keşfetmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Odasındaki şair. Yarın sana aşk şarkılarını bir yana bırakıp nefret 
şarkıları söylemeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Hastasının başındaki hekim. Yarın sana cepheye gönderilecekler için 
sağlam raporu yazmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Kürsüdeki rahip. Yarın sana cinayeti kutsamanı ve savaşa övgüler 
yağdırmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Gemideki kaptan. Yarın sana buğday taşımayı bırakıp tank ve top 
taşımanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Havaalanındaki pilot. Yarın sana kentlerin tepesine yakıp yok eden 
bombalar yağdırmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Dikiş masası başındaki terzi. Yarın sana asker üniformaları dikmeye 
başlamanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Cübbesinin içindeki yargıç. Yarın sana askeri mahkemeye gitmeni 
emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Tren istasyondaki. Yarın sana cephane ve asker taşıyan trenlerin 
kalkması için sinyal vermeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR 
de! 
Sen. Köydeki. Sen. Kentteki. Yarın askere alma belgeleriyle kapına 
dikilirlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! 
Sen. Normandiya'daki ana, Ukrayna'daki ana, sen San Francisco'daki ve 
Londra'daki ana. Sen Hoang Ho ve Missisippi kıyılarındaki ana. Sen, 
Nepal'deki ve Hamburg'daki, Kahire'deki ve Oslo'daki ana; yeryüzünün dört 
bir yanındaki analar, dünyanın tüm anaları, yarın size askeri hastanelerde 
hemşirelik yapacak, yeni savaşlarda savaşacak çocuklar doğurmanızı 
emrederlerse, yapacağınız bir tek şey var: HAYIR deyin!....Analar, HAYIR 
deyin! 
Çünkü hayır demezseniz analar, eğer hayır demezseniz, işte o zaman, Pus 
çökmüş, gürültülü liman kentlerinde iniltiler çıkaran koca gemiler 
suskunluğa bürünecekler ve su almış dev mamut kadavraları gibi, 
rıhtımların yosun ve midye bağlamış, ölgün, ıssız duvarları önünde miskin 
miskin yalpalayacaklar; daha önce ışıltılar saçan o görkemli gövdelerden, 
bir balık mezarlığı gibi, çürük, sayrı, ölü kokular yayılacak... 
Tramvaylar, iç karartıcı, aynalı kuş kafesleri gibi eğrilip bükülecekler ve 
bombaların açtığı çukurlarla kaplı, yitik sokaklardaki damları delik deşik 
barakaların ardında, teller ve rayların şaşkın çelik iskeletlerinin yanı 
başında, patlamış taç yaprakları gibi öylece uzanacaklar... 
Çamur rengi, ağır, kurşun gibi bir sessizlik ortalıkta kol gezecek; tüm 
obuluğuyla büyüyerek, okullara, üniversitelere, tiyatrolara, spor alanlarına, 
çocuk bahçelerine ürkünç, açgözlü ve önlenemez bir biçimde çöreklenecek... 
Bunların hepsi olacak... 
Altın sarısı, sulu üzümler bakımsız yamaçlarda çürüylecek, pirinçler kıraç 
topraklarda kuruyacak, patatesler sürülmüş tarlalarda donacak, ölü 
sığırların kaskatı kesilmiş bacakları ters çevrilmiş süt sağma tabureleri gibi 
göğe dikilecek.... 
Enstitülerde, büyük hekimlerin dâhice buluşları çürüyüp küf tutacak.... 
Son un çuvalları, son çilek reçeli kavanozları, balkabakları ve vişne suları 
mutfaklarda, odalarda, kilerlerde, soğuk hava depolarında ve ambarlarda 
bozulup heba olacak; devrilmiş masaların altındaki, paramparça 
tabaklardaki ekmek küf bağlayacak, eremeş tereyağlar arap sabunu gibi 
kokacak; tarlalardaki ekinler, paslanmış sabanların yanı başında bozguna 
uğramış bir ordu gibi boyunlarını bükecekler; fabrikaların çimenle örtülü 
tüten bacaları un ufak olacak.... 
Sonra, deşilmiş bağırsakları ve zehirlenmiş ciğerleriyle son insan, ışıldayan 
güneşin ve yanıp sönen takımyıldızların altında bir başına dolanıp duracak; 
bir deri bir kemik kalmış, çılgına dönmüş son insan uçsuz bucaksız mezarlar, 
dev beton blokların soğuk putları ve ıssız kentler arasında yalnız başına bir 
küfür gibi dolanırken şu korkunç soruyu soracak: NEDEN? Ve bu soru 
bozkırlarda hiç duyulmadan yitip gidecek, yıkıntılar arasında sürüklenip 
kiliselerin molozları arasında yok olacak, girilmez yer altı sığınaklarına çarpıp 
parçalanacak. Son hayvan-insanın son hayvansı çığlığı hiç duyulmadan, hiç 
yanıtlanmadan kan göllerinde boğulacak.... 
Bunların hepsi olacak, yarın, belki bu gece, eğer...eğer...eğer...HAYIR 
demezseniz 


Keywords:askerlik vicdani ret itham ediyorum
Kategori: diger
cevap ver  braininpain   28/07/06
ooohhh

ihya oldum

harika
bulup hatim edicem bu amcayi


boşlukları doldurun


bunlara da göz atabilirsiniz:

otarafa: the noise & the city  butarafa: mazen blog

iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları